Aslında Kimiz?




Zamanın birinde, bir adam uyandığında kendini tanımadığı bir odada buldu. Açıklayamadığı bir sersemlik hissi dışında hiçbir şeyden emin değildi. Tüm çevresinde aynalar, renk renk dolaplar ve sehpalar vardı. Yer tanıdıktı ama orada ne arıyordu? Hatırlamaya çalıştıkça endişe baş göstermeye başladı. Hatırlamak, ama neyi?  Açıkça ortadaydı ki, bu büyük bir tiyatronun soyunma odasıydı, ama kendi rolü neydi? Aynaya her bakışında, keskin bir acı hissetti, çünkü aynada ona bakan kişinin kim olduğundan pek emin değildi. Birden kendini yanlız hissetti. Gidip dolaplardan birini açtı, aklına yapacak başka birşey gelmemişti. İçinde çok önemli bir generale ait olduğu belli olan, titizlikle ütülenmiş, süslü bir üniforma buldu. Güçlü görünüşünden hoşlandı. Belki de bu kendi giyisisiydi. Çabucak giyindi ve büyük boy aynalarından birinin önünde dikkatle dikildi. Umudunu kaybetti.Pek havalı bir kiyafetti bu gerçekten ama onun değildi. Ne kadar istemese de, üniformayı çıkardı. Bir başka dolabı denedi. Bunun içinde rengarenk bir sirk giyisisi vardı. Bir an bile beklemeksizin içine daldı. Yararı yoktu. Ona uymadığı gibi, giysi onu bir palyaço gibi gösteriyor ve hissettiriyordu. Umutsuzluğu arttı. Bir başka dolabı denedi.  Bu sefer ki bir devlet adamınınkiydi. Bir sonraki dolap bir dilencinin. Durmadan dolaptan dolaba gitti. Çok azı üzerine uydu ve eğer uyduysa da ona doğru kıyafet gibi gelmedi. Son dolaba geldi. Açmalı mıydı?  Kalbi çarpıyordu. Kapı kolunu tuttuğu anda başı fırıl fırıl dönmeye başladı, sanki daireler onu içine çekiyordu. Devam etmek için mücadele veriyordu. Ne de olsa bu dolap onun giyisisinin olduğu dolap olmalıydı. Kalan tek dolap oydu. Kapı açıldığında nefesi kesildi. Dolap boştu. Bu kadarı onun için çok fazlaydı. Yere yığıldı. Çevresine toplanmış insanların sesiyle uyandı. Alnına hoş bir serinlik veren soğuk bir bez konmuştu. Birisi ona iyi olup olmadığını soruyordu. Hafifçe başı ağırıyordu. Ardından, tüm dolaplara birer boşuna bakışı aklına geldiğinde, bir an için dehşete kapıldı. Aynı hızla derin bir dinginlik duygusu geldi ve korku başını alıp gitti. Dinginlik kaldı. Kim olduğunu hatırlamıştı. O gece, tiyatro açılmadan evvel kontrol turlarını atarken, giysi odasında ayağı kayıp düşmüş ve başını çarpmıştı. Darbe ona geçici ve acılı bir şekilde, sahnede rol alan karakterlerden biri değil, tiyatronun sahibi olduğunu unutturmuştu.
Bu öykü bize, eğer gerçek kimliğimizi bilmiyorsak endişe,kendinden şüphe ve daha bir sürü umutsuz ruh halinin sahne ışıklarına doğru üşüşerek, sahneyi ele geçireceklerini öğretiyor. Bir kez bu yüksek kendini tanıma durumuna geldiğimizde,  kendimizi tanımamaktan kaynaklanan acılı sorunlar kendiliğinden kaybolur. Kendi hakkımızdaki korkularımızın yerini,dingin bir kendine hâkim olma duygusu alır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar