Üstat ve Öğrenci
Bir gün, Üstat öğrencisine, "Haydi, ben bir hac yolculuğuna çıkıyorum, ve sen de benimle gel," dedi. Birlikte, uzaklardaki sıradağlara doğru kilometrelerce yürüdüler. Günler haftalar oldu, sonra bir ay geçti, ve onlar hala yolculuklarını sürdürüyorlardı. Bir gün Üstat durdu ve uzakta ki bir tepeyi işaret ederek, öğrencisine, "Şu dağın tepesini görüyor musun?" dedi. Dağın tepesindeki sis dağılmaktaydı ve orada güneş ışınlarıyla parıldayan büyük bir şato belirmişti.
Öğrenci: "Evet, Üstat."
Üstat: "Ve dağın tepesindeki o evi görüyor musun?"
Öğrenci: "Evet, Üstat."
Üstat: "Birçok yaşam boyunca, sen bir evinin olmasını istedin ve bu arzun gerçekleşmedi. O, seni bağlayan, aydınlanman ve sonsuz bir mutluluğa erişmeni engelleyen sonuncu ipliktir. Sana verdiğim uygulamaların hiçbiri bu derin arzuyu yok edemedi. Dolayısıyla, bu arzu gerçekleştirilmelidir. Artık o ev senindir; sen ona sahipsin ...
O anda öğrenci tam olarak aydınlandı. Bazı dünyevi ya da maddi arzular bizim için o kadar önemli olmadığından, onları aklımızdan çıkarıp atabiliriz. Bir süre sonra onlardan vazgeçebiliriz. Bazıları da, onları bir düzeyde gerçekleştirmeden bizi terk etmeyeceklerdir. Bir kez kişilik başarıyla bütünleştirildiğinde, daha az önemi olan arzular kaybolmaya başlar ve gerçekleştirilmeyi talep eden arzular maddi dünyada daha kolayca elde edilebilirler...

Yorumlar
Yorum Gönder